6 Mayıs 2012 Pazar

Dilek tuttuğum her an beni heyecanlandırırdı. Zaman çok kısa! Ne tutsam!

Doğumgünü pastasının mumlarını üflemeden hemen önce, su birikintisine bozuk para atmadan bir saniye öncesi, Kuşadası'nda eski karakolun altından her geçişimizde.. heyecandan hangi dileği tutacağımı şaşırır ve birine odaklanmaya çalışırdım.

Hıdırellez geceleri farklı..
Annemle oturup hazırlık yapardık.. O gece dileklerimi tek tek kağıtlara yazar, eksik kalacak diye endişe duymazdım. Aklıma gelen ne varsa yazardım
Hatta bazılarının resmini çizerdik.
Annem bozuk para çantasının içine biraz bozuk para koyar ve ağzı açık olacak şekilde koyardı pencerenin önüne .. Bunun sene boyunca bize bereket getireceğine ve cüzdanının parasız kalmayacağına inanırdı. Hoş, genelde o akşamki gibi bozuk paralarla idare ettiğimiz de çok olmuştur.Belki bu yüzden :)
Yanına oyuncak bir araba, logolardan yapılmış bir ev..
Bu gece Hızır gezer ve pencerelerden, gül dallarından, çiçeklerin ağaçların dallarından yazılı dilekleri görür ve yardım edermiş. Ne kadar doğru bilmem.. Bildiğim tek şey annemin anlattığı bu hikayeye inanmam.. Bu inancın bende yarattığı mutluluk ve dileklerimin gerçek olacakmış gibi hayal ederek sıralanması...
Bu heyecan yeterince gerçek..
Gerisini bilmem...

Yıllardır devam eder bu alışkanlığım... O gün mutlaka annem arayıp hatırlatır bana.. hala..

Bu sene ben de oğlumla beraber yazdım dileklerimi.. Onun oyuncak arabasını ve evlerini koydum pencerenin önüne..

Onları koyarken çocuk oldum.. Çocuğum yanında çocuk olmak anlatılmaz bir duygu.. adını bulamadım şimdi.. Heyecan desem yetmez, mutluluk desem olmaz.. Bambaşka..

Şimdi çocukluğumla çocuğum yanyana.. hıdırellez için dilek yazıyorlar..
Dilekleri gerçek olacak belki.. belki çok daha iyileri..

Gerçek olan...
Bu an..
Dilek tuttuğun, hayal ettiğin, beklediğin, dua ettiğin bu an!

Hızır bu gece hem hayallerimizi görecek , hem de teşekkürleri...
Oğlumun oyuncakları ile süslenmiş hayal penceremizden geçerken...