8 Aralık 2011 Perşembe

Usta İle Tanışma


Bir şehire anlam yükleyenler sanatçılardır.. orayı anlamlı hale getiren ustalar, ressamlar,mimarlar, fotoğrafçılar, müzisyenler, şairler, yazarlar, oyuncular... Ancak onlar bir şehirde yaşar, bir şehri yaşar ve bir şehir yaşatabilirler.

İstanbul'a gelirken aklımda hep Orhan Veli'nin elinden çantası iş çıkışı yürüdüğü sokaklar, Cemal Süreyya'nın bir kahvede içtiği çay, Oruç Aruoba'nın deniz fenerine kitap yazarken saatlerce önünde oturduğu pencere, Türkan Şoray'ın oynadığı filmler, Beyoğlu'nda şapkasız gezmeyen şık insanlar vardı...plaktan çalan şarkılar.. Duvarlarda onun fotoğrafları...
Gördüğüm İstanbul bambaşka ama ben bazen bu insanların arasında geziniyor, hala plaktan şarkı dinliyor, vapurla karşıya geçerken hayal kurabiliyor ve her Moda'ya geçişimde Barış Manço'yu anıyorum. Bazen yanlış zamanda yaşadığımı düşünüyorum.. ama bunun cevabını geçen gün izlediğim filmle aldım. Teşekkürler Woody Allen!

Dün çok güzel bir yağmur ve havada mutluluk veren adını bilmediğm bir şey vardı. Yağmurlu havalarda gelir ilham dediğim vazgeçilmez dost . Dün de geldi..

Dün akşam çok özel bir davetteydik. Çok sevgili Hale Soygazi , Murat Hocamın (Belge) 'nin yeni çıkan kitabı için bizim davet etti. Çok sevinerek , hızlı adımlarla , yağmurda yürümenin verdiği huzurla İstiklal'den yürüyerek gittik Cezayir'e. İçeride oldukça insanlara bakarken , -çok okur- ve çok yazar insanların genel-den ne kadar farklı gözüktüklerini düşündüm. Murat hocaya bakarken, yazmak.. böylesine bir kitap yazabilmek ne gurur diye düşünüp yaşadığı duyguları garipçe kıskandım. Bunları yazabilmesi için yaşaması gereken ve hatta düşünmesi gerekenleri hesap edince korktum. Şarabımdan hızlıca bir yudum aldım. Yağmur devam ediyordu.

Canım eşim (Seren) 'in bana yaptığı süprizler ikimiz arasında meşhurdur. Hem övünür, yaptığı süprizlerle beni nasıl da şaşırttığını anlatarak...

Bir anda Seren yanındaki Tuğrul ağabeye 'Güneş onunla tanışmayı çok istiyor ama heyecandan tanışamıyor' dedi...Kalp atışlarım hızlandı .. Çünkü tanışamadığım, konuşmaya çekindiğim sadece bir kişi vardı. Herkesin huysuzdur, bir tersleyiverir öylece kalırsın dediği ama sonsuz saygı duyduğu , yaşanmışlıklarını adeta sırtında ve makinasının içinde taşıyan büyük usta! Eee.. burada mıydı? Seren ne zaman görmüştü.. diye düşünürken Tuğrul abi 'Nihat! Nihat!' diye sabırsız bir tavırla seslendi.Sanki o da benimle heyecanlanmıştı. Nihat bey hemen geldi yanımıza. Tuğrul abi beni işaret ederecek , 'onunla tanıştır' dedi. Ben yüzümün yavaş yavaş kızardığını hissederken şaşkınlıkla Seren'e baktım ve 'ne.. nasıl.. ama..' derken Nihat bey beni elimden tuttuğu gibi O'nun yanına götürdü.

Yutkundum. Boğazım kurudu. Kalbim çok hızlı! Utanıyorum.. ne diyeceğim ki? 'Ben sizi çok seviyorum! ' ... ' ee... '... ' hiç işte o kadar.. Saçmalama Güneş! Sakin ol.. Sadece merhaba desen yeter..

- Abi... bu Güneş.. seninle tanışmak istiyor, dedi Nihat bey ve beni bırakıp gitti gülümseyerek.
- Güneş miii? dedi kulağını uzatarak, gürültüden zor duyuyordu.
- Evet , dedim, titrek bir ses, kırmızı bir surat ve bardağı kıracakmış gibi tutan buz gibi elimle hemen şarabımdan bir yudum daha aldım...
- Ooo.. şimdi aydınlandım ! gülerek,
- Sizi gördüğüme ve tanıştığıma çok sevindim, dedim hızlıca. Duymadı, tekrar ettim sesimi yükselterek. Ben de zor duyuyordum . Sanki içerideki insanlar daha yüksek sesle konuşmaya başlamışlardı. Kulaklarım uğulduyor gibiydi, o konuşurken söylediği tek bir kelimeyi bile atlamamamak istiyordum.
-Hayalimdi bu ama sizin burada olduğunuzu bilmiyordum , dedim utanarak .
- Sen ne iş yapıyorsun , dedi,
- Diyetiyenim ,
- Diyetisyen.. yani ne yapıyorsun..
- Hale Hanımın diyetisyeniyim , Seren de Murat hocanın.. yani onların yediklerine içtiklerine karışıyoruz, sağlıklı olmaları için uğraşıyoruz,
- Karışmayın yaw! Ne karışıyorsunuz yediklerine! dedi gülerek , eliye hemen garsona işaret edip boşalan şarap kadehini gösterdi.
- Siz yemek yemeyi seviyorsunuz değil mi ,
- Evet.. şimdi yemek yiyecek miyiz?
- Evet , birazdan yemek yiyeceğiz.
- Nerelisin sen?
- Aydın
- Aydın güzeldir.. İzmir 'den de güzeldir..
- Evet, güzeldir..
Durduk.. ben sürekli gülümsiyordum, o da belki de ne desem şimdi diye düşünüyor olabilir..
- Fotoğraf çekiyor musun ?
Heyecandan duraksadım... çekiyorum denebilir miydi?
- 11 yıldır elimden makinayı bırakmamaya çalışıyorum dedim. Kafası ile onayladı.
- Nerede kurs aldın ?
-Hacettepe'de kulübümüz vardı.. Hocamız da...
- Boşver.. dedi lafımı keserek ,eli ile önemsiz işareti yaptı.. Neden diye düşündüm hızlıca.. hocanın adını bile söyleyememiştim.
Sanki iş sende der gibiydi..
- Sizin ekibiniz var mı? Fotoğraf çekimi için..
- Yok ben tekim
Birer yudum aldık şarabımızdan...
- Biliyor musunuz.. siz aslan burcusunuz .. ben de! dedim ortak bir nokta bulduğum için mutluydum.
- Dünyayı biz yönetiyoruz, kmse bilmiyor , dedi hınzır bir gülümseme ile. Bir kahkaha attı! Bir yandan da parmağını dudağında götürüyor,bana , sus , çaktırma diyordu...
- Biliyorum , dedim, ne güzel özetlediniz,
Bir yudum daha...
- İstanbul'a geldiğimde Türkan Şoray ve sizinle tanışmayı çok istiyordum. Türkan hanımla tanıştım, 4 yıl önce, hala görüşürüz zaman zaman. Şimdi sizi de tanıdım, sohbet ettim. Artık İstanbul daha da anlam kazandı benim için, teşekkürler, dedim.
Bu cümleleri veya benzerlerini binlerce kez duymuş olmasına rağmen ilk defa duyuyormuş gibi baktı, biliyorum der gibi gülümsedi, şaşkınlık ifadesini bozmadan...
- Şimdi ben ne yapayım , dedi .. benim için birşey yapması gerekirmiş gibi..
- Hiç bir şey ! dedim heyecanla.. siz öylece durun yeter.. hep sağlıklı olun, hep olun! Sizin varlığınız ve şu anda burada olmak beni yeterince mutlu ediyor. Çok teşekkür ederim.
- sağol.. sen de sağol.. dedi. Sanki o huysuz dedikleri adam yumuşamıştı.. yada benim yüz ifadem onu bu hale getirmiş de olabilirdi. El sıkıştık ve vedalaştık..

Ben koşarak Seren'in yanına gittim. 'İnanmıyorum! ' dedim ..Gözlerim büyümüş, heyecandan elimdek şarabı hızlı hızlı içmeye başlamıştım. Seren beni seyrederek çok eğleniyordu. Bu hikayeyi yıllarca anlatacağımı biliyordu. Herkese keyifle satlerce anlatacağımı..

Nihat bey gülerek geldi yanıma.. nasılsın der gibi baktı.. 'Çok teşekkür ederim!' dedim en mutlu sesimle. Onunla fotoğraf çektirip çektirmediğimi sordu. Hayır, dedim. Hemen yine beni tutup götürdü yanına. Seren'i de ben tuttum bu sefer.. Oradaki fotoğrafçı kızdan rica etti. Anılarıma anlamlı bir fotoğraf daha eklendi, her ne kadar kız çekmeyi becerememiş olsa da...

Eve giderken bağıra bağıra şarkı söylemek istedim. Sabah erkenden fotoğraf makinamı alıp yollara düşmek. Düşümdeki tüm görüntüleri kaydetmek !
Seren çok mutluydu.

Sanırım kim olduğunu çoktan anladınız.. Siyah beyaz kareler.. Büyük usta! Büyük üstad!

İyi ki varsın Ara Güler...

Sonunda sen de gerçek oldun , hayal'den...